Abdülaziz KIRANŞAL

Abdülaziz KIRANŞAL


Örnek Nesil

02 Kasım 2016 - 04:12

İmanın büyük bir imkân olduğunu ispat eden örnek nesil, sahabe efendilerimizdir. Allah onlardan razı olsun, onlar her türlü, yokluk,  zorluk ve imkânsızlığı imanları ile cennete götürecek bir sermayeye çevirmesini becerdiler. Kapasiteleri neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan geri durmadılar. Kiminin bu yolda tek sermayesi canı oldu ve onu ortaya koymaktan çekinmedi. Kimi malını seferber etti, kimisi yük taşıdı, kimi nöbet tuttu, kimi temizlik yaptı. Asla mazeret üretmediler.
 
Efendimiz’den (s.a.s) Allah yolunda infakın, cihadın, çalışmanın önemiyle ilgili nasihatleri dinleyen Ulbe bin Zeyd’de (r.a.) bir sefer öncesinde Allah için bir şeyler yapmak istemişti. Ancak verecek bir şey bulamayınca: “Bende bu yolda canımı ortaya koyar orduya katılırım” diye düşünmüştü. Ancak bu sefer de cihada çıkacak binek ve gerekli teçhizat bulunamamıştı. Bu durum karşısında Ulbe bin Zeyd çok üzülmüş ve kahırlanmıştı, “Allah yolunda muhakkak benim de bir şeyler yapmam gerekir” diye çırpınıp duruyordu. O kadar üzülmüştü ki gece gözüne uyku girmedi. Kalkıp tenha bir kenara çekilip ağlamış ve o gece namaz kıldıktan sonra ellerini açarak: “Ey Allah’ım! Sen cihadı emrettin ve insanları ona teşvik buyurdun. Sonra cihada gitmek için bana bir mal vermedin. Rasûlü’nün elinde beni bindirecek bir imkân da yoktur. Ama ben de senin için bir şeyler infak etmek istiyorum malım da canım da namusum da bana yapılan her zulmü, yani kimde hakkım varsa tüm haklarımı senin yolunda infak ediyor ve Müslümanlar için helâl ediyorum, benden de bunu infak olarak kabul buyur” demiş ve sonra halkla beraber Rasûlullah’ın (s.a.s) ardından sabah namazına katılmıştı. Namazdan sonra Hz. Peygamber (s.a.s): “Bu gece sadaka veren nerededir” diye sormuş. Kimse cevap vermediğinden, bir daha: “Bu gece sadaka veren kimse ayağa kalksın” deyince Ulbe çekingen bir halde ayağa kalkarak durumu kendisine anlatmış, Hz. Peygamber: “Müjdeler olsun. Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki senin sadakan, kabul edilen sadakalar arasına yazıldı” buyurdu. 
 
Başka bir seferinde Efendimiz (s.a.s), sadaka vermenin her Müslümanın görevi olduğunu söyleyince oradakiler: Ya sadaka verecek bir şey bulamazsa dediler. Rasûlullah: “O zaman gider amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder” buyurdu. Peki, buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise dediler. Efendimiz, “O zaman darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder buyurdu.” Ya Rasûlullah ya buna da gücü yetmezse dediler. Efendimiz: “O da diliyle iyilik yapmayı tavsiye eder buyurdu.” Bunu da yapamazsa Dediler. Efendimiz, tebessüm ederek “Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır” buyurdu.
 
İmkânsızlıklar, yokluklar onlar için asla mazeret olmadı. Çünkü onlar,  Efendimiz’den (s.a.s) “Allah tek bir ok sebebiyle tam üç kişiyi cennete koyar: hayrı umarak onu imal edeni, onu cihatta bizzat kullanıp atanı ve atana yardım edeni (ona uzatanı) tavsiyesini dinlemişlerdi. Ellerinden geliyorsa ok yaptılar. Ok yapamazlarsa ok attılar. Onu da yapamazlarsa yerdeki okları toplayıp atanlara verdiler. İman varsa İmkân da vardır dediler ve ellerinden geleni yaptılar.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum