Doç.Dr.Necmettin ÇALIŞKAN

Doç.Dr.Necmettin ÇALIŞKAN


AK PARTİ-SAADET İTTİFAKI NEDEN GERÇEKLEŞMEDİ?

09 Mayıs 2018 - 04:51

Erken seçim kararıyla ülke tam olarak seçim atmosferine girdi. “Baskın” olduğu kadar, heyecan dolu seçim koşuşturması başladı. Doğal olarak her siyasi parti “en kazançlı nasıl çıkarım?” hesabı içerisinde.

Bu süreçte her adımı dikkatle izlenen Saadet Partisi çok önemli görevler üstlendi. Bunların arasında en önemlisi ise cumhurbaşkanı adayı belirleme konusunda üstlendiği belirleyici roldü.

Bugünlerde dostlarımızdan bize sıkça sorulan soru şu; Saadet neden AK Parti ile iş birliğini kabul etmedi? Saadet neden karşıt görüşteki insanlarla iş birliği yapıyor?

Müslümanlar için artık “Ak Parti’yle birlik olmak” ne anlama geliyor onu başka yazıda değerlendirelim.

Şu bilinmeli ki Millî Görüş Hareketi 45 yıllık geçmişinde hep kucaklayıcı rol üstlendi. Tüm siyasi partilere "eşit mesafede yakın, eşit mesafede uzak" durdu.

1974 yılında CHP-MSP koalisyonu ile Kıbrıs Zaferini gerçekleştirdi. 1975 ve 77’de AP ve MHP ile birlikte Milliyetçi Cephe hükümetlerini kurdu.

 1991’de Refah Partisi–MÇP (MHP) ve İDP ile Kutsal İttifak yaparak seçimlere girdi.

1996’da DYP ile Refah-Yol Hükümeti kurarak büyük başarılara imza attı.

1 Kasım 2015’te de AK Parti ile anlaşmış, zamanın başbakanının onaylamasına rağmen anlaşma kesin aday listesinin açıklanmasına birkaç gün kala “gizli bir el” tarafından yırtılıp çöpe atılmıştı.

Özetle İslamî siyasete gönül verenler Müslüman kardeşlerinden ahde vefa beklerken "Siyasal İslam"ın “oyalama taktiği”yle kendilerince “başarılı bir komplo"yla karşılaşmışlardı.

Şimdi ise bu seçimde Saadet Partisi iyi niyetinin bir göstergesi olarak cumhurbaşkanını belirlemede her görüşten insanı temsil edeceği düşünülen, tarafsız bir isim olarak -çok içine sinmese de- Ak Parti’nin Kurucu Genel Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir ismin ortak aday gösterilmesi için çok uğraştı, ama olmadı.

Kimlerin kendisini adaylıktan vazgeçirmek için çabaladığı basına yansıdı. Görüşmenin içeriğine vakıf değiliz. Ancak "hava indirme operasyonu olması" yeterli sanırım.  Kısaca 1960 ve 1970 yıllarını tekrar yaşadık.

Gelelim bugünkü Ak Parti’yle ittifaka; Saadet Partisi kardeş olarak gördüğü Ak Parti’yi, karşısında olup eleştirmektense yanında durup onun yeniden hukuk, insan hakları ve özgürlük vb. ilkelere/temel esaslara dönmesini sağlamayı tercih etmişti.

Bu çerçevede daha önceki "ahde hilaf" olarak ifade edilebilecek tutumları ve oyalama stratejilerine rağmen Ak Parti’yle görüşülmüş ama ittifaktan çok iltihak/bütünleşme teklifiyle karşılaşılmıştır.

Saadet'in ülke yönetimine ilişkin Millî Görüş düşüncesi eksenindeki mütalaa ve müzakereleri reddedilmiş, karşılıklı olarak fikir alış-verişinden çok “koşulsuz, kayıtsız, şartsız teslimiyet” istenmiştir.

Ak Parti yönetimi, Saadet Partisi’nin kendi logosuyla seçime girmesini ve aday göstermesini de kabul etmemiştir.

Saadet, kendisine miras bırakılan ve sahip olduğu değerlerden ötürü, Ak Parti’nin “Kayıtsız, şartsız bize teslim olun” talebini kabul etmemiştir. Bir başka ifadeyle Ak Parti, HAS Parti’yi alıp yuttuğu gibi, -şimdi de BBP’yi yutacağı gibi- Saadet Partisi’ni de yutmak istemiştir.

Saadet de, “Hayır, biz makam, mevki, milletvekilliği peşinde değiliz, ilkelerimiz var. Şu hususları konuşmadan iş birliği yapamayız” dedi. Ama karşı cephe hiçbir şekilde müzakereye açık olmadığı için samimi Müslümanların bekleyip durduğu o ittifak gerçekleşmedi.

Bu sebeplerle Saadet Partisi, temel esaslarından taviz vermeden ortak bir paydada diğer partilerle buluştu.

Saadet Partisi’nin ağabeyliğinde ve öncülüğünde, temel ilkeleri ve ülkenin geleceğini düşünerek, yılların getirdiği kutuplaşmaları bir kenara bırakabilme ferasetini, erdemini ve en önemlisi de iradesini gösterebilen partilerle iş birliği yapılıyor. Çünkü bu ülkede herkese yetecek kadar toprak var, hava var, su var. Yeter ki birbirimize anlayış gösterelim.

Ülkenin tek bir kişinin iki dudağı arasında yönetilmesi kimseye fayda sağlamaz.

Bugün ülkenin istişareye, ortak akla, normalleşmeye, kuvvetler ayrımının yerleşmesine, adaletin tesisine ve hukukun üstünlüğüne ihtiyacı var.

Başka bir deyişle bir siyasi parti olarak “en kazançlı nasıl çıkarım?” hesabını yapmaktan öte “vatanı, milleti, ümmeti nasıl kazançlı çıkartırım?”  derdini taşımak gerek.

Sonuç olarak Saadet kendi amblemiyle, kendi milletvekili aday listesiyle ve kendi cumhurbaşkanı adayıyla seçime girecek.

YORUMLAR

  • 0 Yorum