Hayırlı olsun, ülke yeniden bir seçime gidiyor. Yıllardır “erken seçim demek bu ülkeye ihanettir” diyenler, bir anda erken seçim kararı aldılar. Siyasette "dün dündür bugün bugündür" mantığının hala hâkim olduğunu başka bir deyişle bir kez daha Demirel’in ruhunun siyasette tebarüz ettiğine şahit olduk. Ülke uzunca bir süredir gerginlik içindeydi, meydanlar da teyakkuz halinde. 7 Haziran 2015, olmadı sil baştan 1 Kasım 2015 Seçimleri, 15 Temmuz 2016 Hain Darbe Girişimi, 16 Nisan 2016 Referandumu, İktidar Partisi İlçe Kongreleri derken şimdi de 24 Haziran Erken Seçimi yapılacak. 4 yıldan beri meydanlar bir türlü soğumadı. Her gün seçim, her gün gerginlik, nereye kadar? *** Şimdi soru şu: Ak Parti tekrar kazansa bile şu andan daha farklı ne yapacak? Şu an ne yapmak isteyip de yapamıyor? Hangi kanunu çıkaramıyor? Hangi kuruma söz geçiremiyor? Hangi KHK’yı çıkaramıyor? Mecliste ne istiyor da yapamıyor? OHAL ile fiilen tüm anayasal düzenin, hukuk sisteminin askıya alındığı bu ortamda her şey rahatlıkla yapılıyorken ve seçim tarihine de daha uzun zaman varken ne oldu da seçim ihtiyacı doğdu? Ve neden bu kadar acele seçim kararı alındı? Asıl neden olarak rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki “Bu seçim İyi Parti ile Saadet Partisinin önünü kesmek için yapılıyor.” "CHP zaten bize çalışıyor elimizin altında, HDP yok hükmünde. İyi Parti kanuni yükümlülüklerini tamamlamadan seçim dışında kalsın." Saadet'in de son aylardaki yükselişini durdurarak seçim yapma gayretindeler; başaramayacaklar. Son aylarda Türkiye gündeminin en önemli aktörlerinin başında gelen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ülke meselelerine yaklaşımı, kucaklayıcı üslubu ve sorunlara sunduğu çözüm önerileriyle dikkatleri üzerine çekerek kilit parti konumuna gelmesi de en büyük karın ağrıları. Yeni sistemde milimetrik/minimal farklarla kimin kazanacağı belli olacağı için bugün seçim sonucunu belirleyecek olan kilit roldeki parti Saadet Partisi’dir. Saadetin alacağı oy seçim sonuçlarını belirleyecektir. Zaten mesele oy da değil; açıkçası Saadetin insanların zihninde oluşturduğu algı. Bu algı yüksek sesle “kral çıplak” demek oluyor. Ak Parti açısından, geciktikçe seçimi kaybedeceklerini anladıkları için tek kurtuluş yolu olarak yangından mal kaçırır gibi hareket etmek! MHP ise tamamen erimeden hayata tutunma derdinde. Sn. Devlet Bahçeli bundan 16 yıl önce de erken seçim çağrısı yapmış, ortağı olduğu MHP, DSP ve ANAP koalisyonunda 3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerin ardından çağrıya kulak veren ortaklarıyla birlikte meclis dışında kalmıştı. Tarih tekerrür eder mi bilinmez. *** Baskın seçimle baş sorumlusu oldukları kaotik ortamdan istifade ederek, deyim yerindeyse "bulanık suda balık avlama" derdindeler. Boşuna "kurt dumanlı havayı sever" dememişler. Evdeki hesap sandığa uyarsa rakiplerin alana çıkmalarına fırsat tanımadan işi oldu bittiye getirme gayreti çok açık bir şekilde görülüyor. Son dönemde ardarda açıklanan anket sonuçlarında muhalefetin yükseliş trendini yakalamış olması da hayli telaşlandırmışa benziyor. Ama gel gör ki seçim kararından sonra açıklanan anketlere göre iktidar %55 i bulmuş gibi servis ediliyor. Anlaşılan o ki kamuoyu "oldu-bittiye" alıştırılmaya çalışılıyor! Kaybetme korkusu ile seçim kararı alan iki parti kendi aralarında kurdukları tiyatroyu oynuyorlar. Ancak bilinmeli ki hile yapanın ayağına dolanır. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz.
YORUMLAR