Her yıl olduğu gibi bu yıl da senenin son gününde, yüzlerce noktada, şehirlerin anası (Ümmülkurâ) Mekke’nin fethi; yurdun dört bir yanında yâd edildi.
Başkomutanı Hz. Peygamberimiz, askerleri Sahabe-i Kiram efendilerimiz, hedefleri “gönüllerin fethi” olan bu kutlu sefer; ancak o ordunun mehabetine yaraşır bir kutsiyette kutlanabilirdi.
İnsanımızın Mekke’nin fethine bu kadar sahip çıkmasının arkasından yatan bu nedendir. Kutlu şehir Mekke-i Mükerreme de tüm insanlığın evidir.
Kötülüğün yeryüzünü sardığı, içkinin su gibi aktığı, milyonların milyoner olma umuduyla yanıp tutuştuğu, israf, içki, kumar ve her türlü fuhşiyatın gırla gittiği bir gecede Müslüman topluluk; ancak böyle bir farkla kendini göstermeliydi.
Fetih programlarında ortaya çıkan bu coşku, çok anlamlıdır. Her ne kadar batı kültüründen topraklarımıza sirayet eden, gençliğimizi mahveden, değerlerimizden uzaklaştıran ve yozlaştıran “noel” kutlamalarına alternatif kutlama gibi görünmenin verdiği psikolojik bir durum olsa da; esasen iç dünyada yaşanan fetih ruhunun yani imanın coşmasıdır. Yüreklerde taşınan sevdanın, gönüllerde özlem duyulan heyecanın bir yansımasıdır.
***
Bu vesileyle Anadolu Gençlik Derneğinin çığır açan öncü rolünün zikretmekte yarar var. Sadece Mekke’nin değil; İstanbul’un Fethi, Çanakkale Zaferinin Yıldönümü ve Sarıkamış Şehitlerini Anma vb. programlarla hem ülkede milli ruh ve heyecan oluşturuyor, hem de unutulmaya yüz tutmuş önemli günlerin devlet ve millet tarafından zihinlerde canlı tutulmasını sağlıyor.
Bugünlerde mayası bozuk taklitçiler, milyarlar harcayarak ruhsuz programlar icra etmektedirler. Ancak beklediklerini bulamamaktalar. Çünkü fetih ruhunun temelinde iman, ihlas, samimiyet ve dava şuuru vardır. Bunu coşkuyla dolup taşan salonlar göstermektedir.
Kur’an’da “Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vadetmiştir. Allah’ın yaptıklarınızdan haberi vardır” (Hadid 57/10) buyrulur.
Mesaj gayet açık: Mekke’nin fethinden önce yani “iktidar gücüne ulaşmadan”, zayıf dönemde, ikbal görünmeyen günde yapılan iyiliğin/infakın değeri vardır.
***
Mekke’nin fethine giden süreçten tespitlerimize göre günümüze çıkarılacak yüzü aşkın ders vardır. Birkaçını sıralamak gerekirse;
1. Fetih için fetih nesli, “inanmış yiğit insanlar”/sağlam kadro gereklidir. Çünkü fetihler, tank-top ve tüfekle değil; inanmış ve davasına adanmış kadrolarla yapılır. Bedenler fethedilmeden, beldeler fethedilmez.
2. Peygamberimiz, Mekke’nin fethiyle tarihi bir zafer kazanmıştır. Ancak bu zafer tevazuundan zerre kadar eksiltmemiş; aksine şükretmiş ve alçakgönüllülüğü elden bırakmamıştır.
3. Müezzini Hz. Bilal’e Kâbe’de ezan okutmasıyla, gücünün zirvesinde iken hakkı haykırmayı öğretmiştir.
4. Kendisine ve ashabına büyük zulümler yapan ve yurdundan çıkaran Mekkelileri affetmiştir. Büyüklük kin ve intikam peşinde koşmak değil; güçlü iken affedici olmaktır.
5. Kimsenin malı canı talan edilmemiş, kan dökmeden gönüller fethedilmiştir.
Peygamberimiz de “Mekke’nin fethinden sonra artık hicret yok; fakat cihat ve niyet vardır. Allah yolunda savaşa çağırıldığınız zaman hemen katılın.” buyurmaktadır.
Günümüze mesajı “muhacir” derecesine nail olmanın ancak şu üç yolla mümkün olacağı belirtilmekte olup bunlar;
a. Cihat etmekle,
b. Cihat şuuru ve kararlılığında (niyet) olmakla,
c. Göreve çağrıldığında baş üstüne deyip hemen yerine getirmekle.
Günümüze de ışık tutan muhtaç olduğumuz bu mesajları iyi kavramak gerekiyor.
Sahi, batı yılbaşında kendilerince büyük başarıları kutluyor. Dünyanın dört bir yanında akan Müslüman kanının, işgallerin, zulümlerin ve vahşetlerin; Müslümanların kendi kültür ve değerlerinden uzaklaşmasının kutlamasını yapıyor.
Peki, sizce, Müslümanlar bunca acıya rağmen neyin kutlamasını yapıyor?
YORUMLAR