Müslümanlar olarak yaşadığımız ciddi ahlaki yozlaşmalardan biri de internetin hayatımıza girmesiyle medya ahlakı konusunda yaşanmaktadır. Sosyal medya milletin görüşlerini kolayca ulaştırmaktan çok, troll olmak için can atanların iştahını kabartan bir alan.
Sınırsız sallama ve karşıdaki muhatabı görmediği için her şeyi söyleyebileceğini zanneden tipler türemiş durumda. Ayrıca bir şeyin çok tekrarlanması veya çok kişi tarafından dillendirilmesi doğru olduğu manasına gelmez. TT (trend topic; anlık gündem) olmak değil; doğruyu/hakkı söylemek önemlidir.
Bu köşede okuduğunuz yazılar, bir süredir gazete köşesinin dışında sosyal medyada da yayınlanıyor. Amacımız fikirlerimizi daha geniş okuyucu kitlesine ulaştırmak. Dilimizin döndüğünce de sosyal ve siyasal sorunlarımız hakkında bir farkındalık oluşturmak. Ama gelin görün ki okuduğunun mana ve bağlamından habersiz bazı sözümona sosyal medya kalemşörlerinin ağır hakaretlerine, haksız ve hadsiz ithamlarına maruz kalıyoruz.
Biz bunların hiçbirine cevap vermiyoruz. Pek azı makul eleştiri yapıyor. Onlara diyecek sözümüz yok. Eleştiriye de gayet açığız. Ancak küfür ve hakaret edenlere aynen iade bile etmiyoruz.
Yazdıklarımızı eleştirin, yanlış olduğunu düşündüğünüz her şeyi düzeltin ve doğru/hak/güzel olanı söyleyin. Ama lütfen insana ve Müslümana yakışan bir adap ile konuşun.
Birtakım insanlara göre önemli olan "sevdiği, bağlı bulunduğu, peşinden gittiği fikrin" ne dediği ve ne yaptığıdır. Onlar için hakkın/makulün önemi yoktur. Dini hakikatlere aykırı iş yaptıysa bile o şey doğrudur, bir bildiği vardır denilebiliyor.
En acısı da söylenen şey doğru olsa bile "sevmediğim/taraftarı olmadığım kimse yaptıysa/söylediyse hepsi yanlıştır" mantığının yürütülmesidir. Yani söze değil, söyleyene bakılıyor. Bilginin doğruluğunu araştırmalı, işimize geleni değil; hak olanı kabullenmek durumundayız.
Zihnini kiraya vermiş, olayları anlamaktan ve yorumlamaktan aciz insanların, karşı çıktığı bir şeyin; doğru veya yanlış olması, hak veya batıl olması, ayet veya hadis olmasına bakmaksızın hakaret etmesi, cehaletin zirvesidir.
Bütün bunlar, Müslümanların birbirini anlama, söylenen bir şeyi düşünme, farklı görüşteki kişilere anlayış gösterme konusunda tahammülü kalmadığını gösteriyor.
***
Medya ahlakından söz ederken; servis edilen bir haber/bilginin yanlışlığı bir yana, bazen doğru bir haberin bile sunuluş tarzına dikkat edilmelidir. Doğru da olsa dini, ideolojik ve siyasi birtakım manipülasyonlara yol açacak tarzda kullanıldığı vakidir.
Pire kadar bir olayın nasıl deve kadar büyütüldüğünü görüyoruz. Hatta haberlerde çıkan küçük bir hadise, kamuoyu baskısı ve sosyal medya gücüyle vatana ihanet derecesinde suçlanıp yargılanıyor ve birtakım insanlar zulüm görüyor.
Birçok toplumsal olay ve krizde özellikle sosyal medyada yer alan görüntü ve paylaşımların doğruluğu, sunulduğu şekilde anlaşılıyorsa ciddi bir fikri körlükle karşı karşıyayız. İnsani, dini ve ahlaki evrensel kaygılarımızı göz önünde bulundurmak suretiyle olayları doğru analiz edip ona göre tavır takınmak mecburiyetindeyiz.
İnsanlar sanki klavye başında Allah bizi görmüyormuş gibi, hayâ duygusunu yitirip her şey yazabiliyor. Sosyal medyada yazılan yorumlarda hakaretlere, küfürlere bakarsanız şaşırır kalırsınız. İşin kötüsü bu hakaretleri yapanların çoğu birlikte secde ettiğiniz, aynı mahallenin insanları olmasıdır.
Sosyal medya üzerinden yapılan saldırıların kul hakkı doğuracağı unutulmamalıdır. Kul hakkı sosyal medya içinde geçerlidir.
***
"Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur” (İsra, 36), “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. (Hucurat, 6) buyrularak bize insanlarla ilişkilerde nasıl bir ahlaka sahip olmamız gerektiğini açık bir şekilde anlatılıyor.
Peygamberimiz (s.a.v.) "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim. Sizin en hayırlınız ahlakı en güzel olanınızdır” buyurarak Müslümanlara bu konuda ideal olana işaret etmiştir.
Hz. Ömer (ra) kendisine itiraz edenler olunca ellerini açarak: “Ey Rabb’im! Sana sonsuz hamd ediyorum ki, beni, yapacağım hatalardan dolayı ikaz edecek bir ümmete halife etmişsin” diye dua etmiştir.
Bugün uyaranların ne hale geldiği ise takdirlerinize maruzdur.
YORUMLAR