Gündeme dair yapılan yorumlar hayli kırıcı oluyor. Kamplaşmanın had safhada olduğu bu dönemde sözünüz kalp ve sevgi kaynaklı da olsa, doğru olana tercüman da olunsa, ne derseniz deyin muhatap “düşünmüyorsa” sözleriniz, düşmanlık, kin ve nefret artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu nedenle bugün gündeme mesaj olmaktan öte tüm zamanların gündemi olan Kur’an’dan, “Kur’an’ın Nüzul Sıralı Tefsiri” çalışmamızdan alıntıyla; bir millete azap/felaket gelmeden önce uyarıcı mahiyette gerçekleşen on şeyi sıralayacağız: 1. Allah o topluma kendi içlerinden bir uyarıcı gönderir. O da insanları yanlışta ısrar etmemeleri yönünde uyarıp öğütler vererek, Hakka tabi oldukları ve yaşamlarını ona göre tanzim ettikleri takdirde karşılaşacakları mutluluk, aksi takdirde maruz kalacakları felaketi bildirir. Uyarıcı, söylediklerini önce kendi yaparak “örnek şahsiyet” olur. “Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur.” (Fâtır, 35/24) 2. Uyarıcılar, devlet başkanına ve üst yönetim tabakasına (günümüzde de medyanın odak merkezlerine) gönderilir. Yönetim mekanizmasındaki şahsiyetler toplumun etkili, güçlü, bilgili ve algı düzeyleri yüksektir. Elit tabakanın daveti kabulü ile halkın toptan kabul etmesi mümkün olacaktır. Uyarıcılar başkentlere gelir. Çünkü başkentlere giden mesajlar kısa sürede ülkeye yayılır. Bir halkın en çok etkileneceği yer, başkentidir. Başkentler, yönetim erki ve ekonomik olarak halkı etkiler. Silahlı gücü de olduğundan, etkisi daha fazladır. Sıradan bir köye gönderilen elçi, sesini sadece köy halkına duyurur. 3. Azaptan önce topluma açık mucize gönderilir. Uyarıcının sözlerinin doğruluğu, o ülkede yaşanan olaylarla tasdik edilir. Böylece toplumun, elçinin söylediklerine güvenmesi sağlanır. 4. Felaket, bir toplumun hak ile batılı net olarak bilmesine rağmen görevlerini idrak edip de yapmamaları halinde gelir. Allah hak etmeyen bir topluma haksızlık yapmaz. “Rabbi’n, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir. Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helak etmişizdir.” (Kasas, 28/59) 17/15 5. Bir toplumda az da olsa elçilerin çağrısına kulak veren iyi insanlar varsa felaket ertelenir. Azap toplumdan tamamen ümit kesilince gerçekleşir. Azap gelmeden önce muhatap kitle olan halk, verilen mesajı çok iyi kavramış olur. Anlık tepkiye göre değil; mesajın reddi ile değil; o halkın, tam olarak azabı hak etmiş olmaları ile azap gönderilir. “Gerçek şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlık ile ülkeleri helak edici değildir.” (En’am 6/131) 6. Azap süreci başladığında, söz konusu halk azapla korkutularak iman etmedikleri takdirde azabın geleceği süre bildirilir ve kendilerine müddet verilir. Şayet iman ederlerse azap gelmez. “Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vaadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.”(Hac 22/48) “Halkı iyi olduğu hâlde Rabbin, haksızlıkla memleketleri helak etmez.” (Hud 11/117) 7. Bir topluma kökten yok edici helaktan/azaptan önce uyarıcı mahiyette çeşitli sıkıntılar krizler ve zorluklar verilir. “Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: ‘Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı” dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.” (Araf 7/95) 8. Azap geldiğinde toplumun bireylerinin tamamını kapsamayıp elçinin uyarısına uyup ayrılanlar kurtulur. Ayrıca azap, tam olarak vaat edilen zaman dilimi içerisinde gerçekleşir. 9. Gönderilen azap çoğunlukla keyif sürerken/istirahat vakti gerçekleşir. “Nice memleketler var ki biz onları helak ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi.” (Araf 7/4) 10. Azap, çok şiddetli ve yok edici biçimde gelir. “Rabbin, haksızlık eden memleketleri (onların halkını ) yakaladığında onun yakalayışı işte böyle (şiddetlidir). Şüphesiz onun yakalaması pek elem vericidir, pek çetindir!” (Hud 11/102) (Habenneke ve Nüzul Sıralı Tefsiri, Şule Yayınları, İstanbul 2017) Yukarıda sıralananların her Kur’an ayeti gibi günümüze yönelik mesajlar verdiği muhakkaktır. Ancak bu maddelerin kaçının gerçekleştiği sorusunun cevabı; tefekkür eden (düşünen), tezekkür eden (geçmişinden ibret alan), tedebbür eden (yaptıklarının/yaşadıklarının bir sonucu olacağını bilen) ve teakkul eden (geçmişle gelecek arasında bağlantı kurabilen) “insanlar” için değer taşımaktadır.
YORUMLAR